Saltanata Hayır!
Av. Memet Kılıç, LL.M. (Heidelberg Üniversitesi)
Ankara ve Karlsruhe/Almanya Baroları Üyesi
Kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırıldığı, yasama, yürütme ve yargının günlük hezeyanlar ile hareket eden bir kişiye devredilmesi bir felakettir.
Biryandan devlet başkanının yetkileri hiçbir demokratik ülkede olmadığı gibi arttırılıyor.
Diğer yandan sorumluluğu meclisteki üçte iki çoğunluğa bağlanıyor. Devlet başkanı partili olduğu ve meclis ile aynı gün seçildiği için en büyük fraksiyonu da kendisi belirleyecek.
Denetimden uzak bütçe hazırlama yetkisi Devlet Başkanına veriliyor.
Devlet başkanının üçte iki çoğunluk ile Yüce Divan’a gönderilmesi olasılığı doğsa dahi, devlet başkanının parlamentoyu feshetme yetkisi var.
Yüce Divan‘a gönderilse dahi, bu mahkemenin ezici çoğunluğunu başkanın kendisi ve meclisteki parti fraksiyonu belirlemiş olacak. 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12’sini Cumhurbaşkanı, 3’ünü de partisinin çoğunlukta olduğu meclis seçecek.
12 Eylül 2010’da ilk referandum ile yargı bağımsızlığını ortadan kaldırırken, çocuk haklar ve kadın haklarının güçlendirilmesi gibi konuları öne sürmüşlerdi. Liberalleri de kandırmak için 12 Eylül darbecilerinin önünü açıcı değişiklik getiriyoruz demişlerdi. Kimi yargıladılar bunlar?
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu‘nun üye sayısını 22 ye yükselterek kendi adamlarını yerleştirmişlerdi. Şimdi 13’e düşürerek sadece Başkan ve meclisteki ekibi tarafından belirlenmesini sağlıyorlar.
Bu da gösteriyor ki, islamcıların özgürlükler ve demokrasi gibi bir kaygısı yok. Gücü ele geçirip yağma yapmak için, demokrasiyi sadece matematiksel bir formül olarak kullanıyorlar.
İçeride ekonomi ve huzuru, dışarıda diplomasi ve dostluğu bitiren bu çapulculara HAYIR de!
Evetçiler, başka ülkelerde de Başkanlık sistemi olduğunu örnek gösteriyorlar. Bu sistemin nasıl kullanıldığı ve işlediğine de bağlı. Nasıl ki bıçak kendi başına kötü veya iyi değilse. Bıçak fırıncının elinde ekmek kesmeye yarar, IŞID’ın elinde vahşet aleti olur.
Fransa’da da OHAL olmasını örnek vererek Türkiye’deki OHAL’i savunmuşlardı. Fransa’daki OHAL’in bir hukuk geleneği içinde yürüdüğü görülürken, Türkiye’de bir günde 160 000 devlet görevlisinin işinden atıldığı, hakim ve savcılarının beşte birinin işinden atıldığına, sokakta gençlerin vurulup öldürüldüğüne şahit olduk.
ABD Başkanlık sistemini de örnek gösterdiler.
ABD’de yasaları Parlamento ve Senatodan oluşan Kongre hazırlar, başkan değil. Hükümeti ve bütçeyi Kongre kontrol eder. Başkanın seçtiği hükümet üyeleri Senato’nun güvenoyunu alması gerekir. Senato’nun onaylamadığı Anayasa mahkemesi (Supreme Court) üyeleri Başkan tarafından seçilemez. Başkanın Kongreyi feshetme yetkisi yoktur.
Trump’ın vize yasağı konusundaki kararnamesinin iptali bağımsız yargının olduğunu gösterdi. Obama’nın getirmiş olduğu sağlık sigortasının iptali kararı Başkan‘ın kendi partisi içinde çoğunluk bulamadığı için ertelendi. Bu da orada parti içi demokrasinin işlediğini gösterir.
15 yıllık AKP hükümeti Cumhuriyet’in eğitimden diplomasiye tüm kazanımlarını yıkmıştır. İşsizlik artmış, dışarıdaki itibar bitmiş, Türk Lirası değer kaybettiği için devetin ve üreticinin borcu artmıştır. Hırsızlık yapmayı becerdikleri inşaat sektörü dışında birşey bilmeyenler, o alanda da yolun sonuna gelmiştir.
Komşu ülkelere gönderdikleri silah ve cihatçılar beraberlerninde üç milyon sığınmacı getirmiştir. Hükümet Rusya tarafından teslim alınmıştır.
Hırsızlığa, yolsuzluğa, terörizme, kadın cinayetlerine, çocuk evliliklerine, ölçüsüzlüğe, dengesizliğe HAYIR!